İşaret Kitabı 9. Bölüm
Bölüm 9
Pekala, yemekhane gerçekten de çok hoş görünüyordu.Opps!Aslında kapıdaki gümüş plakada yazdığı gibi, Yemek Salonu diyecektim.Güney Ara Lisesi’nin, akustiği yanımda oturan Kayla’nın gevezeliklerini duyabilmeme bile olanak sağlamayacak kadar berbat olan, buz gibi dondurucu yemekhanesiyle hiç alakası yoktu.Burası sıcak ve sevimli bir salondu.Duvarlar, binanın dış cephesinde de gördüğüm tuhaf tuğla ve taş karışımıyla örülmüştü.Ahşap piknik masalarını, sırtları ve oturma yerleri minderlerle desteklenmiş sandalyeler tamalıyordu.Her amasada altı çocukluk yer vardı.Salonun tam ortasındaki bir masanın üstünde çeşit çeşit meyve, peynir ve kesinlikle kırmızı şaraba benzeyen bir sıvıyla (Ne? Okulda şarap mı?) dolu kristal bir sürahi duruyordu.Tavan alçak sayılabilirdi.Arka duvarda, yan yana sıralanmış pencerelerin arasında cam bir kapı vardı.Ağır, ahşap renkli perdeler ardına kadar açık olduğu için dışardaki küçük, güzel avluyu görebiliyordum.Taş sıralar, küçük yürüyüş yolları, bakımlı fundalıklar ve çiçeklerle süslü avlunun tam ortasında ananasa benzeyen tepesinden sular fışkıran mermer bir çeşme vardı.Ayışığı ve yer yer serpiştirilmiş gaz lambalarının ışığında muhteşem görünüyordu.
Masaların büyük kısmı sohbet ederek yemek yiyen çocuklarla doluydu.Stevie Rae’yle birlikte içeri girdiğimiz zaman, saklamaya gerek görmedikleri bir merakla bana bakmaya başladılar.Derin bir nefes alarak, başımı dikleştirdim.Hem böylece, saplantı derecesinde ilgilerini çeken dövmemi daha rahat görebileceklerdi.Stevie Rae beni, tipik yemekhane görevlilerinin büfe tarzı bir servis tezgahından yemek dağıttığı bölüme götürdü.
Yürürken ”Ortadaki masa ne için?”diye sordum.
”Tanrıça Nyx için sembolik bir sunu.O masada yeri her zaman hazırdır.Başlangıçta insana biraz tuhaf geliyor ama yakında sana da o kadar garip gelmemeye başlayacaktır.”
ASlına bakarsanız bana garip gelmemişti.Hatta mantıklı bile sayılırdı.Tanrıça burada son derece canlıydı.İşareti her yerdeydi.Gösterişli heykeli tapınağının önünde duruyordu.Ayrıca okulun her köşesinde onu temsil eden resim ve küçük figürlerin olduğunu fark etmeye de başlamıştım.Onun Yüksek Rahibesi benim eğitmenim olacaktı ve itiraf etmem gerekirdi ki, bir şekilde Nyx’le aramızda bir bağ olduğunu hissediyordum.Elimi alnımdaki işarete götürmekten son anda vazgeçtim.Bir tepsi alıp Stevie Rae’nin arkasından sıraya girdim.
”Endişelenme,”diye fısıldadı.”Yemekler çok güzeldir.İnsanı kan içmeye, çiğ et yemeye ya da o tarz başka şeylere zorlamıyorlar.”
Rahatlamıştım.Çocuklarım çoğu çoktan yemeğe oturmuş oldukları için çok beklememiz gerekmedi.Stevie Rae’yle birlikte yemeklere ulaştığımız zaman, ağzım sulanmaya başladı.Spagetti!Kokuyu içime çektim.Sarımsak!
Tabaklarımızı doldururken, Stevie Rae”Vampirlerin sarımsağa dayanamadıkları hikayesi saçmalıktan başka bir şey değil,”dedi.
”Peki ya bütün vampirlerin kan içmek zorunda olduğu hikayesi?”
”Değil,”dedi.
”Ne değil?”
”Saçmalık.”
Harika.Mükemmel.Muhteşem.Benim duy(ma)mak istediğim de buydu zaten.
Kan meselesini düşünmemeye gayret ederek kendime bir bardak çay alıp Stevie Rae’nin peşinden, iki çocuğun hararetle bir şeyler konuştukları bir masaya yürüdüm.Tabii ki, ben yanlarına gidince sohbet bir anda kesiliverdi ama Stevie Rae bu durumdan rahatsız olmuş gibi görünmüyordu.Ben onun tam karşısına denk gelen sandalyeye otururken, Okie aksanıyla bizi tanıştırmaya başladı.
”Selam, millet.Sizi, yeni oda arkadaşım, Zoey Kızılkuş’la tanıştırayım.Zoey, bu, Erin Bates.”Benimle aynı tarafta oturan, acayip sarışın bir kızı işaret etti (Bir okulda kaç tane güzel sarışın olmalıydı acaba?Belli bir sınırlama olması gerekmez miydi?).Stevie, rahat Okie tarzıyla konuşmaya devam ediyordu.”Erin ‘güzel olanımız’dır.Ayrıca son derece eğlenceli ve zekidir ve tanıdığım herkesten daha çok ayakkabısı olduğundan eminim.”
Erin gözlerini İşaretimden sadece bir saniye ayırıp hızlı bir ”Merhaba,”dedi.
”Ve bu da grubumuzun böceği Damien Maslin.Ama gay olduğu için, onu erkekten saymıyoruz.”
Damien, Stevie Rae’ye kızmamıştı.Aksine çok rahat ve sakin görünüyordu.”ASlında gay olduğum için bir değil, tam iki erkek ediyor olmama gerek.Çünkü bende erkek bakış açısını bulmanız yetmezmiş gibi, göğüslerinizi mıncıklamak isteyeceğimden endişe duymanıza gerek kalmıyor.”
Tek bir sivilce bile barındırmayan pürüzsüz bir yüzü, koyu renk saçları ve bana yavru ceylanı hatırlatan gözleri vardı.Aslına bakarsanız şirin bir tipti.Hani şu eşcinselliklerini ilan etmeye karar verip, herkese aslında bildikleri bir şeyi (her şeyden habersiz olan şaşkın ebeveynleri dışında) açıklarken kız havalarına giren ergenlere hiç benzemiyordu.Damien kız gibi değildi.Gerçekten çok sevimli bir gülümsemesi olan hoş bir çocuktu.Ayrıca, İşaretime bakmamak için harcadığı çabayı fazlasıyla takdir etmiştim.
”Belki de haklısın.”Stevie Rae sarımsaklı ekmeğinden okkalı bir yudum ısırırken ”Hiç böyle düşünmemiştim,”diye ekledi.
Damien ”Sen ona aldırma, Zoey,”dedi.”Stevie Rae dışında hepimiz son derece normaliz.Ayrıca nihayet gelebilmene çok sevindik.Stevie Rae senin nasıl biri oalcağın ve ne zaman geleceğin gibi konularda kafamızı ütüleyip duruyordu.”
Erin araya girdi.”Şu korkunç kokulu ucubelerden veya vampir olmanın kimin en zavallı olacağını görebilmekten başka birşeu olmadığını düşünene tiplerden misindir diye merak ediyordu.”
Damien gözlerini solumuzda kalan bir masaya çevirirken ”Ya da şunlardan biri misindir diye,”ekledi.
Onunla aynı yöne bakınca gerildiğimi hissettim.Kimi kastettiğini anlamıştım.”Afrodit gibilerden mi?”
”Evet,”dedi Damien.”Ve onun dalkavuklarından…”
Ha?Gözlerimi kırpıştırdım.
Stevie Rae iç çekti.”Damien’in kelime dağarcığı takıntısına yakında alışırsın.Neyse ki bu bizim için yeni bir kelime olmadığı için ne demek istediğini tercime etmesi için yalvarmak zorunda değiliz.Şimdi.Dalkavuk, aşağılık bir yağcı anlamına gelir.”Bu son kısmı, İngilizce dersinde sorulan bir soruya cevap verir gibi, gurula söylemişti.
”Her neyse,”dedi Erin bakışlarını spagettisinden ayırmadan.”Bende kusma isteği uyandırıyorlar.”
”-lar?”
”Karanlık Kızlar,”dedi Stevie Rae.Sesini alçattığı dikkatimden kaçmamıştı.
”Onları bir tür kardeşlik kulübü gibi düşünebilirsin,”dedi Damien.
”Ya da cehennemden çıkma cadılar,”dedi Erin.
”Hey millet.Bence Zoey’i onlara karşı oldurmamalıyız.Belki de onlarla iyi anlaşır.”
”Siktirsinler!Cadıdan başka bir şey değiller,”dedi Erin.
Damien ciddi bir tavırla”Ağzından çıkan sözlere dikkat et, Erin, tatlım,”dedi.”Unutma o ağızla yemek yiyiyorsun.”
Hiçbirinin Afrodit’i sevmiyor olması içimi büyük ölçüde rahatlatmıştı.Tam daha fazla açıklama isteyecektim ki bir kız aceleyle masamıza gelip Stevie Rae’nin yanındaki sandalyeye çöktü.TEni kapuçino rengiydi (Quick Trip’ten aldığınız o iğrenç sıvıdan değil, adam gibi kahve dükkanlarında yapılan adam gibi kapuçinodan bahsediyorum).Dolgun dudakları ve çıkık elmacık kemikleriyle Afrika prenseslerine benziyordu.Ayrıca saçları da çok güzledi.Gür, parlak dalgalar halinde omuzlarından aşağı dökülüyordu.Gözleri o kadar koyu renkti ki, neredeyse gözbebeklerinin olmadığını düşünebilirdiniz.
”Tamam, pekala…”dedi ve gözlerini Erin’e dikerek ”İçinizden biri, beni uyandrmayı ve yemek saatinin geldiğini haber vermeyi düşündü mü acaba?”diye sordu.
Erin uyuyşuk bir sesle ”Sanırım ben senin annen değil, oda arkadaşınım,”dedi.
”Beni gecenin bir saatinde o Jessica Simpson saçlarını kesmeye zorlama,”dedi Afrikalı prenses.
”aslında, bu cümlenin mutat şekli’Beni günün bir saatinde o Jessica Simpson saçlarını kesmeye zorlama,’olmalıydı.Teknik olarak bizim için gece gündüz oluyor.Gündüz de gece.Zaman kavramları burada ters yüz edilmiştir.”
Siyahi kız Damien’e gözlerini kısarak baktı.”Damien, şu kelime dağarcığı olayında sabrımı zorluyorsun…”
Stevie telaşla araya girdi.”Shanuee.Oda arkadaşım geleli brkaç saat bile olmadı.Bu Zoey Kızılkuş.Zoey, bu da Erin’in oda arkadaşı, Shanuee Cole.”
Shanuee bakışlarını bana çevirirken, ağzımdaki spagettileri yutmaya çalışarak”Selam,”dedim.
”Söylesene Zoey.İşaretinin içinin dolu olması ne anlama geliyor?Yine de bir çaylaksın, değil mi?”Shanuee’nin sorusu karşısında masadaki herkes derin bir sessizliğe gömülmüştü.Genç kız çevresine bakındı.”Ne var yani?Aynı şeyi siz de merak etmiyormuşsunuz gibi yapmayın.”
”Ediyor olabiliriz,”dedi Stevie Rae sert bir sesle.”Ama sormayacak kadar kibar olmayı tercih etmiş de olabiliriz.”
”Ah, yapmayın…Her neyse.”Shanuee, Stevie Rae’nin itirazına aldırmamıştı.”bence bu konu kibarlık etmeyecek kadar önemli.Herkes şu İşaret meselesini öğrenmek istiyor.Ortada dedikodu malzemesi varsa oyun oynayacak zaman yok demektir.”Shanuee tekrar bana döndü.”Söyle bakalım, şu tuhaf İşaret’in sırrı ne?”
Artık bununlar yüzleşebilirim.Gırtlağımı iyice temizlemek için çayımdan bir yudum aldım.Dördü de, sabırsızlık içinde cevabımı beklerken gözlerini bana dikmişti.
”Şey…Ben yine de bir çaylağım.Diğerlerinizden bir farkım olduğunu sanmıyorum.”Sonra, Herkes bir ağızdan konuşurken üzerinde düşündüğüm bir şeyi yumurtladım.Yani bu soruyu eninde sounda cevaplamak zorunda kalacağımın farkındaydım.Aptal değildim-kafam karışmış olabilirdi ama aptal değildim-iç sesim, Nyx’le yaşadığım astral tecrübe hikayesinin dışında bir şeyler söylemem gerektiğini fısıldıyordu.”İşaretimin içinin neden boyalı olduğunu gerçekten bilmiyorum.İz Sürücü beni ilk İşaretlediğinde böyle değildi.Ama sonra aynı gün bir kaza geçirdim.Düşüp kafamı çarptım.Uynadığımda, İşaretim şimdiki halini almıştı.Ben de bunu düşünüp duruyorum.Tek tahminim, bunun geçirdiğim kazaya bir tepki olarak oluşmuş olabileceği.Kendimden geçmiştim.Çok kan keybetmişim.Belki de bu, dövmenin koyulma sürecini hızlandırmıştır.Tabi bu sadece benim tahminim.”
”Hah.”Bu ses Shanuee’den çıkmıştı.”ben daha ilginç bir şey duymayı umuyordum.İlginç ve dedikoduluk bir şey.”
”Üzgünüm,”diye mırıldandım.
Erin başıyla Karanlık Kızlar’ı işaret ederek Shanuee’ye”Dikkat et İkiz,”dedi.”O masada oturuyor olman gerekirmiş gibi konuşmaya başladın.”
Shanuee yüzünü buruşturdu.”Ölsem o kaltaklarla bir arada oturmam.”
Stevie Rae”Zoey’in kafasını karıştırıyorsunuz,”dedi.
Damien derin bir iç çekti.”Penisim olsun ya da olmasın, bu grup için ne kadar kıymetli olduğumu bir kez daha ispatlamak için ben izah edeyim..”
”Şu P kelimesini kullanmasan daha mutlu olacağım,”dedi Stevie Rae.”Özellikle ben yemek yemeğe çalışırken.”
”Benim hoşuma gidiyor,”dedi Erin.”İnsanlar her şeyden esas isimleriyle bahsetseler, hepimizin kafası daha az karışırdı.Mesela tuvalete gitmem gerektiği zaman, herkesçe malum olan şeyi açıkça söylesem:’İdrarımın, idrar kesemden çıkması lazım, gibi.Bu kadar basit.Kolay ve net.”
”İğrenç.mide bulandırıcı.Çok kaba,”Dedi Stevie Rae.
Shanuee”Sana katılıyorum İkiz,”dedi.”Yani işemek ve regl gibi şeylerden açıkça bahsetsek, hayat çok daha kolay olacak.”
”Pekala.Spagetti yerken regl konusundan daha fazla bahsetmesek iyi olacak.”Damien sanki bu konuşmaya fiziksel olarak son verebilecekmiş gibi elini havaya kaldırdı.”Tamam gay olabilirim ama benim de bir kapsitem var.”Bana doğru eğilip açıklama yapmaya başladı.”Öncelikle Shanuee ve Eric, açıkça belli olduğu gibi akraba olmamalarına rağmen, birbirlerine İkiz diye hitap ediyorlar.Erin, Tulsa’lı fazlasıyla beyaz bir kız.Shanuee ise Jamaika kökenli, çok tatlı bir mocha rengine sahip, Connecticut’lu bir kız.”
”Siyahlığımı bu kadar çok takdir ettiğin için teşekkür ederim,”dedi Shanuee.
”Lafı bile olmaz,”dedi Damien ve açıklamasına kaldığı yerden devam etti.”Her ne kadar kan bağları olmasa da, birbirlerine korkunç derecede benzerler.”
Stevie Rae ”Sanki birileri onları doğum sırasında birbirlerinden ayırmış,”dedi.
Aynı anda Erin ve Shanuee sırıtarak birbirlerine baktılar.Tamamen bir örnek kıyafeetler-göğüs ceplerine çok güzel altın kanatlar işlenmiş koyu renk kot ceket, siyah tişürt ve düşük belli siyah pantolon-giydiklerini ancak o zaman fark ettim.Hatta küpleri-iri altın halkalar-bile aynıydı.
Erin görebilmemiz için sivri burunlu siyah deri çizmesini öne uzatıp ”Ayakkabı ölçümüz bile aynı,”dedi.
”Böyle derin bir ayakkabı, aşkı söz konusuyken, biraz melanin farkının lafı mı olur?”Shanuee de ayağındaki şık çizmeleri-onunkiler bileklerinde gümüş halkalar olan, düz siyah çizmelerdi-gösterdi.
”Sıradaki!” Damien gözlerini devirdi.”Karanlık Kızlar.Kısa versiyonuyla, okul ruhundan ve benzeri şeylerden sorumlu olduklarını iddia eden ve daha çok üst sınıfa mensup çocuklardan oluşan bir grup.”
”Bana sorarsanız, kısa versiyonu olsa olsa cehennemden çıkma cadılar olabilir,”dedi Shanuee.
Erin gülerek ”Ben de harfi harfine aynı şeyi söylerdim, İkiz,”dedi.
”Siz ikiniz hiç yardımcı olmuyorsunuz,”dedi Damien.”Şimdi, nerede kalmıştım.”
”Okul ruhu ve benzeri.”
”Aynen öyle.Evet, sözümona, okul yanlısı, vampirizm yanlısı büyük bir organizasyon.Ayrıca, Liderlerinin ileride Yüksek Rahibe olarak atanacağı tahmin ediliyor.Bu yüzden söz konusu liderin okulun kalbi, aklı ve ruhu olması, falan filan bekleniyor.Yani şöyle düşün, Onur Topluluğu’ndan sorumlu Milli Hüner Burslu Öğrencisi’nin amigo takımı liderleri ve okul orkestrası ibneleriyle bir araya gelmiş hali.”
”Hey, onlardan orkestra ibneleri diye bahsetmek senin gayliğine hakaret sayılmaz mı?”Soru Stevie Rae’den gelmişti.
”Bu kelimeyi bir sevgi ifadesi olarak kullandım,”Dedi Damien.
”Ve futbolcular,”dedi Erin.”karanlık Çocuklar’ı unutmamalı.”
”Ah-ha, İkiz.Bence bu kelimenin tam anlamıyla bir suç ve utanç kaynağı…Yani ciddi anlamda seksi genç erkeklerin şeyler tarafından emilmesini kastediyorum…”
Erin suratında muzip bir sırıtışla ”Kesinlikle abartmıyor,”dedi.
Shanuee sözünü tamamladı.”Cehennem cadıları tarafından…”
”Alo?Erkekleri unutabilir miyim sanki?Sürekli sözümü kesip durmasanız…”
Üç kız da Damien’e bakıp gülümsedi.Stevie Rae eliyle, dudaklarının fermuarını kapatır ve anahtarı atar gibi bir işaret yaptı.Erin ve Shanuee aynı anda ”Uyuz,”dedilerse de, Damien’in sözünü tamamlayabilmesi için daha fazla üstelemediler.
”Emilme”kelimesinden bu kadar rahat bahsetmeleri, koridorda şahit olduğum sahnenin aslında pek de sıradışı olmadığını anlamama neden olmuştu.
”Fakat işin aslı, Karanlık Kızlar, herkese efendilik taslayan kibirli sürtüklerden baka bir şey değilller.Herkesin onların peşinden gitmesini, kendilerine göre ”vamp olmaya”denk gördükleri ucube fikirlerine uygun hareket etmesini istiyorlar.Ve en önemlisi insanlardan nefret ediyorlar.Onlarla aynı hisleri paylaşmadığın sürece seninle muhatap olmak istemezler.”
Stevie Rae ”Tabii ki başına bela olmak dışında…”diye ekledi.Yüzündeki ifadeye bakılırsa söz konusu ”başa bela olma”duumundan payına düşeni almıştı.Afrodit beni odaya götürdüğü zaman yüzünün renginin nasıl solduğunu hatırlamıştım.Neler olduğunu sonra sormayı kafamın bir yerine not ettim.
Damien ”Yine de seni ürkütmelerine izin verme,”dedi.”Sadece, onlar ortalıktayken arkanı kollamaya bak.”
”Merhaba, Zoey.Seni bu kadar kısa zaman içinde yeniden görmek ne güzel.”
Bu defa sesini tanımakta hiç giçlük çekmemiştim.Bala benziyordu, ağdalı ve aşırı tatlıydı.ben de dahil masadaki herkes şöyle bir sıçramıştı.benimkine benzeyen bir kazak giymişti fakat onun kalbinin üstüne altın ipliklerle üç Tanrıça benzeri kadın figürü işlenmişti.Kadınlardan birinin elinde makasa benzer bir şey vardı.afrodit pileli çok kısa bir etek, yer yer simli siyah çoraplar ve diz hizaasında siyah çizme giymişti.Arkasında, hemen hemen beş yukarı aynı kılıkta iki kız duruyordu.Bir tanesinin siyah ve akıl almayacak uzunlukta saçları vardı (saçlarının gerçekten çok kaliteli bir yapısı olsa gerekti).Diğeri yine sarışındı.(Kaşlarına bakılırsa, doğal hali benden daha sarışın değildi).
Diğerlerinin konuşamayacak kadar şaşkın olduklarını görünce ”Merhaba, Afrodit,”dedim.
Samimiyetten uzak bir sesle,”Umarım bir şeye engel olmuyorumdur,”dedi.
”Olmuyorsun.”Erin yayvan ve sahte bir gülümsemeyle ekledi.”Bu akşam dışarı çıkarılması gereken çöplerden bahsediyorduk,”dedi.
Afrodit adeta tıslayarak ”Çöp konusunu en iyi siz bilirsiniz tabii,”dedi.Sonra Erin’e sırt çevirdi.Erin yumruklarını sıkmış, Afrodit’in üstüne saldırmak için fırsat kolluyordu.”Zoey, sana daha önce söylemem gereken bir şey vardı.Sanırım aklımdan çıkıvermiş.Seni yarın akşamki özel Dolunay Ritüeli’mizde Karanlık Kızlar’a katılmaya davet ediyoruz.Buraya daha yeni gelmiş birisinin bu kadar kısa sürede ritüele katılmasının sıradışı bir olay olduğunu biliyorum fakat alnındaki İşaret senin, nasıl desem, sıradan çömezlerden farklı olduğunun göstergesi.”Kusursuz burnunun üstünden Stevie Rae’ye baktı.”Bu konudan Neferet’e de bahsettim.O da bize katılmanın uygun olacağını düşünüyor.Detayları daha sonra anlatırım…Çöpler ayak altında yokken.”Masanın geri kalanına alaycı bir gülümsemeyle baktıktan sonra, saçlarını savurarak, ekibiyle birlikte oradan uzaklaştı.
Shanuee ve Erin aynı anda,”Cehennemden çıkma cadılar,”dediler.